Kayıtlar

Ağustos, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Günlerden bir gün, zamanlardan bir eski zaman. Ama öyle çok eski değil. İki belki üç yüzyıl kadar. Sabah güneşi, akşam ayı, seher yeli derken otuz yıl önce dikilmiş ağaç iyice büyümüş, çok genişçe bir vücuda sahip olmakla birlikte kuruyan bir dalı hariç, birkaç kez budanmış diğer dalları da dahil olmak üzere her dalı gür yapraklı devasa bir nesne olmuştu. Yeşil yaprakları sonbahara sarı merhabalar ederken yavaştan, dökülmeyenleri, biraz altında uzansam diye düşünenlere güzel bir gölgelik oluşturmaktaydı. Oradan geçerken susamış, yorulmuşların da bu ağacın gölgesinde dinlenip soluklanmaması, hemen yakınlarından akan çaydan su içmemeleri mümkün değildi pek. Serin ve sakin akan çaydan suya kananlar ağacın altına geçer, dışarı çıkmış köklerin birer insana mahsusmuş gibi ayırdığı odacıklara, üzerlerine gölgeyi örtüp otururlardı. O gölgenin en güzel yeriyse, ağaç dibinin her yeri kel kalmış toprak olmasına rağmen yeşil kalabilmiş çimenlerdi. Lakin bu her ne kadar böyle anlatılsa da, ağa